top of page

SQUID GAME OYNADIĞININ FARKINDA DEĞİL MİSİN?

Güncelleme tarihi: 17 May





Netflix’in Kore yapımı dizisi Squid Game’i (Karides Oyunu) duymayan kalmadı. Mini dizi distopik bir soru ile açılıyor. Eğer borç batağı içindeysen, sistem seni dışarı atmışsa, tek kurtuluş şansın vahşi bir oyun oynamaksa bunu kabul eder miydin?


Dünyadaki tek güç paraysa etik değerler yok sayılabilir mi? Canlıları yarıştırarak yaptığımız (at yarışı) veya sonucunda bir tarafın öldüğü oyunlar (horoz dövüşü, köpek dövüşü) insanlar üzerine yapıldığında ahlaki bir sorun teşkil eder mi? İnsanlar bu oyunu kendi rızalarıyla oynamayı kabul ederek bir seçim yapmış olmuyorlar mı? Bir seçim yapmış olmak insanın özgür iradesi olduğunu gösterir mi?


Squid Game’de, Kore’de açlık sınırında yaşayan ve hayatta kalmaları için paraya ihtiyaçları olan, sisteme veya yasa dışı oluşumlara büyük miktarlarda borçlanan insanları bulup, onları bir ölüm-kalım oyununa davet eden gizli bir oluşum vardır. Oluşumda görevli olan her bir birey maske ve üniforma giymek durumundadır. Kimse kimsenin adını bilmez. Oyuncular için de aynı şey geçerlidir. Oyuncular birbirlerinin yüzlerini görmekte ama isimlerini bilmemektedir.


Oyuncular araçlar içinde gaz ile uyutularak bir gizli adaya getirilir. Oyunlar, Kore’nin çocuk sokak oyunlarıdır. Bazı oyunlar sadece kurallara uymayı gerektirir, bazıları hızlı olmayı, bazıları küçük motor becerileri, bazıları ise güçlü ve çevik olmayı. Oyundan elenmek, oyunu kaybetmek demek ölmek demektir.


Burada hemen bir parantez açarak Jim Morrison’ın bir sözünü hatırlatmak istiyorum: “All games contain the idea of death” (tüm oyunlar ölüm fikrini içerir). Çocuk oyunlarında kaybeden oyundan çıkar, yani ölür.


Oyunların bizi hayata hazırladığı tezi doğru ise sürekli olarak oyunda kalmak, kazanmak anlamına gelir. Buradan kazanma kavramını inceleyebiliriz ama bir şey kazanırken ödenen bedeller başka bir yazının konusu olsun.


Filmin hemen her karesinde zihnime bazı sorular düştü. Demokrasi çoğunluğun istediğini yapmak mıdır? Seçimler, ancak özgür bireyler için mi geçerlidir? Bir şeyi seçmiş olmak tüm haklardan vazgeçmek anlamına mı gelir? Thomas Hobbes haklı mı, insan doğal halinde kalınca kötücül bir öze mi sahip, insan insanın kurdu mu? Pragmatik yaklaşımla kazanmak için her yol mubahtır. Finale kadar gelebilirsin ve finalde ancak bilgi, deneyim ve kurnazlık kazanır. Yunan trajedilerindeki Kurnazlık… İnsan, kötü durumdaki bir kişiye yardım eder mi? İnsan doğal olarak iyi olabilir mi?


Bu kurgu dizi neden hepimizi bu kadar çok etkiledi? Neden dünyadan bir numara oldu? Gündelik hayatta yaşadığımız, karşılaştığımız durumlar ile bunun arasında ne gibi bir paralellik var?



Squid game oynar gibi yaşamak da mümkün. Modern kültür bunu dayatıyor zaten. İş hayatında değilsen, sosyal medya hesabın yoksa ve şişkin bir gelirin yoksa, kaybedeceğin bir oyundasın ve sistem seni, squid game’de olduğu gibi tek tek eliyor, öldürüyor. Seni önemsiz ve silik hale getiriyor ve değersizleştiriyor. Modern kültürün yücelttiği iki kavram çalışmak ve para sahibi olmak. Bu iki şartı yerine getiremezsen zaten oyunu oynamıyorsun. Eğer işin yoksa, çalışmıyor ve kazanmıyorsan oyun dışındasın, hiç ohbir değerin yok. Eğer çalışıyor ama kazanamıyorsan, yine oyun dışındasın. Modern dünyanın dayattığı oyunda para ve güç ilişkisi var. Para sahibi olan gücü elinde tutuyor ve para sahibi ne isterse o şekilde oyunun kuralları değişiyor. Kaybetmeye oynuyoruz. Ekonomik sistemimiz zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olması üzerine ve bunu sorgulamadan, ekonomik eşitsizlik çok adil ve normalmiş gibi kabul ediyoruz. Aslında tam da squid game’in ortasında, hayatta kalabilmek için diğerlerini ezmek durumunda olduğun berbat bir oyunun göbeğindeyiz. Ama bunu değiştirebilir, oyunu oynamayabiliriz.



Peki ya gerçek hayatın Oyun ile hiç alakası yoksa? Gerçek hayat hafife alınamayacak kadar ciddi ve özenle-ciddiyetle yaşanması gereken bir olguysa? Diğer yandan kendimiz, hayata tezat olarak o kadar da önemli değilsek ve ciddiye alınmamamız gerekiyorsa; çünkü hayat denen dev gerçekliğin içinde bizim rolümüz de yerimiz de minnacıksa?


Bazı çocuk oyunları vardır. Kazanma-kaybetme üzerine olmayan… Sadece eğlencesine oynanan… Trambolinde zıplamak, bisiklete binmek, rol yapmak, koşmak, birlikte bir şey inşa etmek, salıncakta sallanmak, tırmanmak, yüzmek vs… Sadece süreçten keyif alınan oyunlar.

Eğer hayatı bu şekilde bir oyun olarak algılıyorsak, zevk sefa ve mutluluk kısmına odaklanabiliriz.


Ama oyunu, kazanmak için diğerlerinin kaybetmesi gereken bir şey olarak algılarsak o zaman durum vahim ki iş dünyası bunu dayatıyor, giderek insanı insan yapan değerlerden uzaklaşıp, duygusuz robotsu bir görev bilinci ile işleri hallediyor. Biz iş arkadaşlarımızla yaşadığımız rekabeti oyun sayıyor, onları geçmek için her yolu deniyoruz.


Ama işte squid game’in en katı önermesi fakirlerin, zenginlerin kurduğu oyunlarda harcanabilir bir piyon olmaları. Bu döngüyü kırmanın tek yolu ise oyunu oynamayı reddetmek ya da oyunu baştan kurmak.





 

 
 
 

コメント


bottom of page